30.10.2022 09:26
Yurt Dışından Getirilerek Sermaye Olarak
Konulan Yabancı Paraların Değerlemesine Yönelik Analizler
Mustafa Baturhan Gençaslan
(Bu
makale Vergi Dünyası Dergisinin Ekim/2018 sayısında yayımlanmıştır.)
Öz
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 280/A maddesi
27.03.2018 tarihinde ikinci mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan 7103 sayılı
“Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun”un 11’inci maddesinde yer alan hukuki düzenlemeyle
yürürlüğe girmiş, böylelikle, yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan
yabancı paraların değerlenmesine yönelik olarak özel bir uygulama ihdas
edilmiştir. Öngörülen bu düzenlemeyle, yatırım teşvik belgesi kapsamında
doğrudan yatırım yapmak amacıyla yurtdışından sermaye olarak getirilen yabancı
paraların işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar
kullanılmayan kısmı ile yatırım teşvik belgesinde öngörülen yatırımları
gerçekleştirmek üzere kullanılan kısmı için mezkûr kanunun 280’inci maddesinde
yer alan yabancı para değerlemesi nedeniyle ortaya çıkacak vergisel sonuçların
önlenmesi amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yabancı Para, Yabancı Sermaye,
Değerleme, Yatırım Teşvik.
1. GİRİŞ
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun
(VUK) “yabancı paralar” başlıklı 280’inci maddesine göre
yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe
muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedelinin esas alınacağı,
yabancı paranın borsada rayici yoksa değerlemeye uygulanacak kurun Maliye Bakanlığınca
tespit olunacağı hüküm altına alınmıştır. Yine, yabancı para ile olan senetli
veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da söz konusu değerleme hükmü
uygulanacaktır. Yabancı paralara ilişkin söz konusu değerleme hükümlerine ek
olarak VUK’un 280/A maddesine 7103 sayılı “Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 11’inci
maddesiyle kanunun yayım tarihi olan 27.03.2018 tarihinden sonra tescil edilen
sermaye şirketlerine uygulanmak üzere “yurtdışından getirilerek
sermaye olarak konulan yabancı paralar” kenar başlıklı “yeni bir değerleme müessesesi getirilmektedir”[1].
7103 sayılı Kanun’da yer alan bu
düzenlemenin gerekçesinde; “Yatırım teşvik belgesi
kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları
hesap dönemi ve bu dönemi takip eden hesap döneminde sermaye olarak
yurtdışından getirilen yabancı paralar için yeni bir değerleme müessesesi
getirilmektedir. Öngörülen düzenlemeyle, bu amaçla getirilen yabancı paraların
işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar
kullanılmayan kısmı ile yatırım teşvik belgesinde öngörülen yatırımları
gerçekleştirmek üzere kullanılan kısmı için yabancı para değerlemesi nedeniyle
ortaya çıkacak vergisel sonuçların önlenmesi amaçlanmaktadır. Madde ile ayrıca,
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı
yetkili kılınmaktadır.” denilmiş ve Bakanlık bu yetkisini
25.05.2018 tarihinde yayımladığı 495 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği
(Tebliğ) ile kullanmıştır.
Makalemizin ilerleyen bölümlerinde VUK’un
280/A maddesi ile ilgili Tebliğ düzenlemesi detaylı olarak irdelenecek ve
Ekonomi Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı
(UNCTAD) Dünya Yatırım Raporu 2017 verilerinin de yardımıyla yurtdışından
getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paraların yani doğrudan yatırımların
bu düzenleme karşısındaki durumu değerlendirilecektir.
2. VUK 280/A MADDESİNİN İRDELENMESİ
VUK’un 280/A maddesinin birinci fıkrası “Yatırım teşvik belgesi
kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları
hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yurtdışından getirilerek
sermaye olarak konulan yabancı paraların, söz konusu dönem zarfında yatırım
teşvik belgesi kapsamında sarf olunan kısmı nedeniyle oluşan kur farkları
pasifte özel bir fon hesabına alınabilir. Bu durumda olumlu kur farkları bu
hesabın alacağına, olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilir.” şeklinde
olup, hukuki düzenlemenin çerçevesini çizerek kimlerin, ne zaman, ne için ve
nasıl bir şekilde uygulamadan faydalanabileceklerini belirtmektedir.
Düzenlemenin bu kapsama alanını bir tablo şeklinde aşağıdaki gibi gösterebiliriz.
Kimler? |
Ne Zaman? |
Ne İçin? |
Nasıl? |
27.03.2018 Tarihinden Sonra Tescil Edilen Yatırım
Teşvik Belgesi Kapsamında Yatırım Yapacak Tam Mükellef Sermaye
Şirketleri |
İşe Başlanılan Hesap Dönemini Takip Eden Hesap
Dönemi Sonuna Kadar |
Yurtdışından Getirilerek Sermaye Olarak Konulan
Yabancı Paralar |
Bu Dönem Süresince Yatırım Teşvik Belgesi
Kapsamında Sarf Olunan Kısmı Nedeniyle
Oluşan Olumlu/Olumsuz Kur Farkları Fon Hesabına Alınabilir |
Birinci fıkra ile yukarıda yer
alan tabloya daha detaylı olarak bakacak olursak, öncelikle madde hukuki
olarak 27.03.2018 tarihinden sonra tescil edilerek tüzel
kişilik kazanan tam mükellef sermaye şirketlerine[2] uygulanmak
üzere yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak olan mükelleflere söz
konusu değerleme hükmünden yararlanma imkânını tanımaktadır. Burada bir hususa
değinmekte yarar görüyoruz. Şubat/2018 döneminde Ekonomi Bakanlığı tarafından
yayımlanan “uluslararası doğrudan yatırım verileri” bülteninde 2017 takvim
yılında 338 adet yatırım teşvik belgeli projenin belgelendirildiği, belge
kapsamındaki yatırımların tutarının ise 24,4 milyar ABD Dolarına ulaştığı ifade
edilmektedir. Ancak, 2017 takvim yılındaki net uluslararası doğrudan yatırım
girişlerinin 5,581 milyar ABD Doları olduğu görülmektedir. İki rakam arasındaki
dramatik farklılık bu uygulamanın yalnızca 27.03.2018 tarihinden itibaren
tescil edilen tam mükellef sermaye şirketleriyle sınırlı kalmamasını ve
ülkemizde hâlihazırda bulunan uluslararası sermaye stokunun yapacağı yatırım
teşvik belgeli yeni yatırımlar için de değerlendirilmesi gerektiğini işaret
etmektedir. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma
Konferansı (UNCTAD) tarafından yayımlanan 2017 Dünya Yatırım Raporuna göre,
2016 takvim yılında yerli sermayeli şirketlerimizin yabancı sermayeli şirketler
tarafından birleşme veya satın alınması suretiyle ülkemizin 1,856 milyar ABD
Doları doğrudan yatırım çektiğini görmekteyiz, dolayısıyla, madde uygulamasının
bu kapsamda da genişletilebileceği düşünülmektedir.
Birinci fıkranın birinci cümlesinin“…alınabilir” eylemiyle bitiyor oluşu,
tümceye “ihtimal-olasılık” anlamını yüklediğinden bu uygulamanın seçimlik bir
uygulama olduğunun dikkatle altının çizilmesi gerekmektedir[3].
Bununla birlikte dördüncü fıkra irdelendiğinde
görüldüğü üzere, mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için
ticaret siciline tescil tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar yatırım
teşvik belgesi almak için başvuruda bulunmuş ve işe başlanılan hesap dönemini
takip eden hesap dönemi sonuna kadar bu belgeyi almış olması gerekmektedir.
Aksi bir durum söz konusu olduğunda ne yapılacağı Maliye Bakanlığı tarafından
yayımlanan Tebliğ’de açıklanmakla birlikte makalemizin ilerleyen bölümlerinde
bu hususa ayrıca değinilecektir.
Birinci fıkranın devamında yabancı paranın
değerlemesiyle ilgili bir süre sınırlandırmasının vurgulandığı görülmektedir.
Buna göre, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar
olan süre zarfında söz konusu değerleme işlemi 280/A maddesi çerçevesinde icra
edilebilmektedir. Bu nedenle “kuruluş dönemi-takip eden
hesap dönemi-işletmenin sürekliliği gereği müteakip dönemler” şeklinde
bir bölümlendirme yapıldığında işletmenin faaliyet süresinin sonuna kadar bu
maddeyi uygulamasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Halbuki, yeni kurularak
tüzel kişiliği haiz olan tam mükellef sermaye şirketlerinin yaptığı
yatırımların neticesini alabilecekleri (net kar/sermaye rasyolarının etkin
olduğu) ve kara geçip geçmedikleri noktasında karar vermeye dayanak olabilecek
daha uzun bir süre belirlenmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla,
geçmiş yıl zararları uygulamasında da teorik çerçevede kabul edilen şirketlerin
ticari faaliyet sonuçlarını öngörebildikleri beş yıllık süre boyunca bu
uygulamadan yararlanma imkânına sahip olmalarının uygulamayı istenen amaca daha
fazla yaklaştırabileceği değerlendirilmektedir.
Düzenlemeye göre, pekâlâ, bu süre zarfında
yabancı paraların yurtdışından getirilmesi[4] ve bu paraların sermaye olarak ödenmesi zaruriyet arz
etmektedir[5].
Bu itibarla, söz konusu paralar, yani, bir anlamda doğrudan gelen yabancı
sermayenin yatırım teşvik belgesi kapsamında[6] sarf olunan[7] kısmı nedeniyle oluşan olumlu kur farkları pasifte yer
alan fon hesabının alacağına[8],
olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilebilmektedir.
Birinci fıkranın ikinci cümlesi esas itibariyle
maddenin getiriliş amacını ortaya koymaktadır. Yurtdışından getirilerek sermaye
olarak konulan ve yatırım teşvik belgeli yatırımlarda kullanılan yabancı
paranın olumlu veyahut olumsuz olarak değerlenmesi neticesinde; olumlu kur
farklarının kurumlar vergisine tabi tutularak vergilendirilmesinin önüne
geçilmek istenilmesi ve dolayısıyla yurtdışından gelen sermayenin korunması,
olumsuz kur farkları için de kambiyo zararlarının meydana gelmesini önleyerek
şirketlerin kur farkı giderleriyle karşı karşıya kalmasının önlenilmesi
öngörülmektedir.
Üçüncü fıkranın birinci cümlesinde oluşan bu fon
hesabının sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba
nakledildiği veya işletmeden çekildiği taktirde bu işlemlerin yapıldığı
dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde vergiye tabi
tutulacağı belirtilmektedir. Örneğin, özel fon
hesabının alacağında birikmiş olan 500.000,00TL tutarındaki
kambiyo karı ‘549-Özel Fonlar’ hesabından ‘331-Ortaklara Borçlar’ hesabına
nakledildiği veya ‘102-Bankalar’ hesabı
kullanılarak işletmeden çekildiği taktirde işlemin yapıldığı dönemde tam
mükellef sermaye şirketinin kurum kazancının oluşup oluşmadığına
bakılmaksızın (500.000*0,22=) 110.000,00 TL verginin
hesaplanarak ödenmesi gerekmektedir. Dikkat edileceği üzere, özel fon hesabında
biriken bu tutarın vergilendirilmesi için bir süre kısıtlaması bulunmamaktadır.
Bu nedenle, 280/A maddesini değerleme işlemlerinde kullanmak üzere benimseyen
tam mükellef sermaye şirketleri, özel fonda yer alan bu tutarın
vergilendirilmesinin önüne geçmek adına işletmenin sürekliliği prensibi gereği
faaliyette bulundukları süre boyunca işletmeden çekiş veyahut başka bir hesaba
nakletme hususuna gereken dikkati bahşetmelidir. Bununla birlikte, üçüncü fıkranın ikinci cümlesinde şirketin “tasfiyesi” halinde de bu hükmün uygulanacağı
belirtilmiştir. Bu nedenle, yeni kurulan tam mükellef sermaye şirketleri için
düzenlenen madde uygulamasında bu şirketlerin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun (KVK) “tasfiye” başlıklı 17’nci
maddesi hükmüne göre tasfiye edilmesi durumunda özel fonda yer alan bu tutarın
vergiye tabi tutulması gerekmektedir. Burada değinilmesi gereken bir husus da,
bu şirketlerin genel kurulda alınan tasfiye kararının tescil edilmesi
suretiyle tasfiyeye girmesi halinde de
vergilendirmenin yapılıp yapılmayacağının açık olarak ifade edilmemesidir.
Tasfiye süresi de dikkate alındığında, bu işlemlerin yapılması veya yapılmaması
vergilendirmede dönemsellik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Burada bir
başka hususa değinilmesinde yarar görüyoruz. KVK’nın 5/1-e maddesinde yer alan
taşınmaz ve iştirak kazançları istisnası uygulamasında da “işletmenin tasfiyesi” halinde istisna kazanç
nedeniyle özel fonda yer alan bu tutarın zamanında tahakkuk ettirilmemesi
nedeniyle verginin ziyaa uğradığı belirtilmiş, 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi
Genel Tebliğinin 5.6.2.3.3. bölümünde kurumların tasfiyesinin “tasfiyeye girmesi” halini ifade ettiği
açıklanmıştır. Diğer yandan, VUK’un 325/A maddesinde hüküm altına alınan bir
diğer özel fon uygulaması olan girişim sermayesi fonunda da “işletmenin tasfiyesi” halinde fonda yer alan
tutarın işlemlerin yapıldığı dönemde vergiye tabi tutulması gerektiği
belirtilmiştir. KVK’nın 10/1-g maddesiyle düzenlenen ve mükelleflerin girişim
sermayesi fonu olarak ayırdıkları tutarların kurumlar vergisi beyannamesi
üzerinden indirim konusu yapmalarına ilişkin açıklamaların yer aldığı 1 Seri
No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 10.4.3. bölümünde “işletmenin tasfiyesi” halinde vergilendirmenin
yapılacağı ifade edilmiştir. Yine, VUK’un 328’inci ve 329’uncu maddeleri
uygulamasında “işletmenin tasfiyesi” halinde
fon hesabında yer alan tutarın vergilendirilmesi gerektiği hüküm altına
alınmıştır. Görüldüğü üzere vergi kanunlarımızda yer alan “işletmenin tasfiyesi” ifadesi ile hangi sürecin
kastedildiği net olmamakla birlikte, hem 280/A düzenlemesi hem de Tebliğ hükümleri
dikkate alındığında, tasfiyesi sona ermiş kurumlar
için bu hükmün geçerli olması gerektiği
değerlendirilmektedir.
Diğer yandan, KVK’nın 19 ve 20’nci
maddeleri çerçevesinde yapılan devir ve bölünme (tam ve kısmi olmak üzere)
işlemlerinde özel fon hesabında yer alan tutarın işletmeden çekilmiş veya başka
bir hesaba nakledilmiş sayılmayacağı belirtilmektedir[9].
İkinci fıkrada yer alan, “Sermaye olarak konulan bu yabancı paraların, işe başlanılan hesap
dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar herhangi bir suretle sarf
edilmeyen kısmı; bu hesap dönemlerine ait vergilendirme
dönemlerinin sonuna kadar mukayyet değeriyle…değerlenir” hükmüne
göre, yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paralardan işe
başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemin sonuna kadar harcanmayan paranın söz konusu hesap dönemlerine
ait vergilendirme dönemlerinin sonuna kadar mukayyet
değeriyle değerleneceği ifade edilmektedir. Burada ifade edilen vergilendirme
dönemlerinin “geçici vergi” dönemlerini
kapsadığını belirtmekte yarar görmekteyiz. Tebliğ’in 8’inci maddesinde yukarıda
belirtilen ikinci fıkra hükmüne ilave olarak hangi durumlarda yabancı paraların
mukayyet değer ile değerleneceği açıklanmaktadır. İlgili Tebliğ’in 8’inci
maddesinde yer alan hükümlere bakıldığında; öncelikle, madde
uygulamasından yararlanmak isteyen tam mükellef sermaye şirketlerinin ticaret
siciline tescil tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar yatırım
teşvik belgesi almak üzere başvuruda bulunmaları halinde, yurt dışından sermaye
olarak getirilen yabancı paraların henüz sarf edilmeyen kısmının işe başlanılan
hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar mukayyet değer ile
değerlenmesi gerekmektedir, aksi bir durumda, yani, yatırım teşvik belgesi almak için süresinde başvuru yapılmaması
halinde, dördüncü fıkranın birinci ve
ikinci cümlesinde yer alan “Mükelleflerin, bu madde
hükmünden yararlanabilmeleri için ticaret siciline tescil tarihini izleyen
üçüncü ayın sonuna kadar yatırım teşvik belgesi almak için başvuruda bulunmuş,…
Söz konusu yabancı paralar; başvurunun süresi içinde yapılmaması halinde
müteakip ilk vergilendirme dönemi,…bu Kanunun 280 inci maddesine
göre değerlenir.” hükmü ve Tebliğ’in 9’uncu maddesine göre, başvuru
süresinin bitim tarihini içine alan vergilendirme dönemini takip eden
vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde sarf olunmayan kısmın
değerlemesinin 280’inci madde uyarınca yapılarak oluşan kur farklarının ilgili
gelir ve gider hesaplarına aktarılması gerektiği açıklanmıştır.
İkinci olarak, şirketlerin ticaret
siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazanmasından itibaren yatırım teşvik
belgesi almak için yasal olarak kendilerine tanınmış olan başvuru süresi
içerisinde söz konusu değerleme hükümlerini nasıl uygulamaları gerektiği hususu
da Tebliğ’in 8’inci maddesiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre, yabancı paralardan
yatırım teşvik belgesi için yapılan başvuru tarihine kadar sarf olunmayan
kısım, başvuru tarihine kadar geçen vergilendirme dönemlerine ilişkin değerleme
günlerinde ve yatırım teşvik belgesi başvuru süresinin bitim tarihini içine
alan vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde de bu paralardan sarf
olunmayan kısmın yatırım teşvik belgesi almak için başvuru yapılıp
yapılmadığına bakılmaksızın mukayyet değer ile
değerleneceği belirtilmektedir. Tebliğ’in bu düzenlemeleri ile kıst dönem
olarak mülahaza edilebilecek olan “ticaret siciline tescil
tarihi-yatırım teşvik belgesi başvuru tarihi” arası dönem(ler)
içinde sarf olunmayan yabancı paraların ilgili geçici vergi dönemi itibariyle
vergilendirilmemesi prensibi benimsenmektedir. Örneğin,
ticaret siciline tescil tarihi 19.04.2018 olan ve 280/A maddesini uygulamak
isteyen MBG A.Ş. 31.07.2018 tarihine kadar yatırım teşvik belgesi almak için
başvuruda bulunmalıdır. Mükellef kurum ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemi
sonunda madde kapsamına giren yabancı paralardan sarf olunmayan kısmı mukayyet değer ile değerleyebilecek olup,
31.07.2018 tarihine kadar başvuruda bulunması halinde, söz konusu yabancı
paralardan sarf olunmayan kısmı 31.12.2019 tarihine kadar 280/A uyarınca
mukayyet değeri ile değerlemeye tabi tutabilecektir. Ancak, ikinci fıkrada belirtilen“... işe başlanılan hesap
dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar herhangi bir suretle sarf
edilmeyen kısmı …, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap döneminin
sonu itibariyle bu Kanunun 280’inci maddesine göre değerlenir.” hükmüne
göre 31.12.2019 tarihi itibariyle yani, dördüncü geçici vergi dönemi ile
birlikte 2019 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinin düzenlenmesi
sırasındaki kurum kazancının hesabında söz konusu değerleme işleminin VUK’un
280’inci madde hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Buna göre,
sarf olunmayan kısma ait oluşan kur farkları ilgili gelir veya gider
hesaplarına alınacaktır.
Üçüncü olarak, Tebliğ’de yatırım
teşvik belgesi başvurularının reddolması hali
düzenlemiştir. Buna göre, mükelleflerin yatırım teşvik belgesi almak için yasal
olarak tanınan üç aylık süre içerisinde başvurmuş olmalarına karşın, bu
başvurunun ilgili makamlarca reddolunması halinde
red tarihinin içinde bulunduğu vergilendirme dönemi sonunda da bu yabancı
paralardan sarf olunmayan kısmın mukayyet değer ile değerleneceği hüküm altına
alınmaktadır. Ancak, Tebliğ’in 9’uncu maddesinde belirtildiği üzere, yatırım
teşvik belgesi almak için başvuru yapılmasına karşın, bu başvurunun ilgili
makamlarca reddolunması halinde, red tarihinin içinde bulunduğu vergilendirme
dönemini takip eden vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde bu
değerlemenin 280’inci madde uyarınca yapılması gerekmektedir. Örneğin, GB A.Ş.’nin 15.05.2018 tarihinde yatırım
teşvik belgesi için başvurduğu halde bu başvurusunun 01.08.2018 tarihinde
reddolması durumunda, ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde söz konusu
yabancı paraların mukayyet değer ile değerlenmesi gerekecektir. Ancak, dördüncü geçici vergi döneminden itibaren, bu
paraların 280’inci madde uyarınca değerlenmesi gerekmektedir
Son olarak, 280/A maddesinin dördüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlesinde yer
alan “Mükelleflerin… işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi
sonuna kadar bu belgeyi almış olması gerekir. Söz konusu yabancı paralar;…
yatırım teşvik belgesinin alınamaması halinde ise işe başlanılan hesap dönemini
takip eden hesap dönemi sonu itibarıyla bu Kanunun 280 inci maddesine göre
değerlenir.” hükmüne göre, işe başlamayı takip eden hesap
dönemi sonu olan 31.12 tarihi itibariyle dördüncü geçici vergi dönemi ile
birlikte hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinin düzenlenmesi
sırasındaki kurum kazancının hesabında söz konusu değerleme işleminin VUK’un
280’inci madde hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Maddeyi tebliğ hükümleriyle birlikte
detaylı olarak irdeledikten sonra, muhasebe kayıtlarına da yer vermek suretiyle
bir örnek yardımıyla açıklanmasının isabetli olacağı düşünülmektedir.
ÖRNEK: Alman-Fransız-İtalyan ortaklığında
kurulan tam mükellef sermaye şirketi GeFrI A.Ş., yüksek teknoloji gerektiren ve
Eklemeli İmalat (Additive Manufacturing) yöntemini kullanarak 3D Printer (üç
boyutlu yazıcı) üretimini gerçekleştirmek amacıyla 12.04.2018 tarihinde ticaret siciline tescil
edilerek kurulmuştur. Şirketin sermayesi 25.000.000,00 TL’dir. Taahhüt edilen
sermayeye karşılık olarak her bir ortak 1.000.000,00 ABD Doları tutarını
şirketin tescili öncesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümleri
gereği Türkiye’de şirket adına açılan banka hesabına transfer etmiş ve banka
dekontlarıyla tevsik etmiştir. Şirket, 31.07.2018 tarihinde
yatırım teşvik belgesi almak üzere başvuruda bulunmuş ve 30.09.2018 tarihinde teşvik belgesi alınmıştır. Şirket, 01.07.2018 tarihinde teşvik belgesi haricinde
İngiltere mukimi iPrintx Co. Ltd. adlı kuruluşa 220.000,00 ABD Doları değerinde
(KVK 30/2 gereği kurum stopaj vergisi dâhil, KDV hariçtir) lisans alımı ödemesi
gerçekleştirmiştir. Belge kapsamında, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun (KDVK) 13/d maddesine istinaden KDV’den istisna olarak 10.10.2018 tarihinde 50.000,00 ABD Doları
değerinde, 11.11.2018 tarihinde
243.000,00 TL değerinde makine almış ve bedelini peşin olarak ödemiştir.
Mükellef 11.11.2018 tarihindeki ödemesini gerçekleştirmek için madde kapsamına
giren 60.000,00 ABD Doları tutarındaki dövizi aynı tarihte Türk Lirasına
çevirmiştir. 12.04.2018 tarihindeki 1 ABD Doları=4,10 TL,01.07.2018 tarihindeki
1 ABD Doları=4,15 TL, 31.07.2018 tarihindeki 1 ABD Doları=4,15 TL, 30.09.2018
tarihindeki 1 ABD Doları=4,20 TL, 10.10.2018 tarihindeki 1 ABD Doları=4,25 TL,
11.11.2018 tarihindeki 1 ABD Doları=4,05 TL, 31.12.2018 tarihindeki 1 ABD
Doları=4,15 TL’dir.
Buna göre yapılması gereken muhasebe
kayıtları aşağıda gösterilmiştir.
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------12.04.2018------------------------------ |
||
501- ÖDENMEMİŞ SERMAYE (-) |
25.000.000,00 |
|
500- SERMAYE |
25.000.000,00 |
|
Tam Mükellef Sermaye Şirketinin Ticaret Siciline
Tescil Edilerek Kurulması |
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------12.04.2018------------------------------ |
||
102- BANKALAR HESABI |
12.300.000,00 |
|
501- ÖDENMEMİŞ SERMAYE (-) |
12.300.000,00 |
|
Ortaklarca Taahhüt Edilen Sermayenin Kısmi Olarak
Ödenmesi-Mukayyet Değer ile Kayıtlara Alınması |
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------01.07.2018------------------------------ |
||
260- HAKLAR HESABI |
915.980,00 |
|
191- İNDİRİLECEK KDV HESABI |
164.340,00 |
|
102- BANKALAR HESABI |
820.000,00 |
|
360- PEŞİN ÖDENEN VERGİ ve FONLAR HESABI |
247.340,00 |
|
646- KAMBİYO KARLARI HESABI |
12.980,00 |
|
Yurt Dışından Getirilip Sermaye Olarak Konulan
Sermaye İle İngiltere Mukimi Şirketten Lisans Alınması |
Yukarıda yer alan muhasebe kayıtlarından
da görüleceği üzere, yatırım teşvik belgesi
kapsamında sarf olunmayan yabancı paralar nedeniyle oluşan kur farkları ilgili
gelir hesabına alınmıştır.
4. Makalemizde detaylı olarak irdelendiği
üzere, VUK’un 280/A maddesinin ikinci fıkrası ile Tebliğ’in 8/1 ve 8/2
maddeleri gereği ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde yurtdışından
doğrudan yapılan yatırımlar çerçevesinde getirilerek sermaye olarak konulan
yabancı paralardan sarf olunmayan kısmın mukayyet değerle değerlenmesi
gerekmektedir. Dolayısıyla, (3.000.000,00-259.600,00=) 2.740.400,00 ABD Doları
için bu dönemlerde oluşan [(4.15-4,10)*2.740.400,00=] 137.020,00 TL ve
[(4,20-4,10)*2.740.400,00=] 274.040,00 TL gelir, değerlemenin mukayyet değerle
yapılması neticesinde kurum kazancıyla ilişkilendirilmeyerek
vergilendirilmemekte ve bunun neticesinde sermayenin aşınmasının önüne
geçilmektedir.
5. a.
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------10.10.2018------------------------------ |
||
253- TESİS, MAKİNE ve CİHAZLAR HESABI |
212.500,00 |
|
102- BANKALAR HESABI |
205.000,00 |
|
646- KAMBİYO KARLARI HESABI |
7.500,00 |
|
Yurtdışından Getirilip Sermaye Olarak Konulan
Yabancı Paranın 50.000 ABD Dolarlık Kısmı ile Makine Alınması |
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------10.10.2018------------------------------ |
||
646- KAMBİYO KARLARI HESABI |
7.500,00 |
|
549- ÖZEL FON HESABI |
7.500,00 |
|
VUK 280/A Kapsamında Oluşan Olumlu Kur Farklarının
Özel Fon Hesabına Nakledilmesi |
6. a.
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------11.11.2018------------------------------ |
||
102- BANKALAR HESABI |
243.000,00 |
|
656- KAMBİYO ZARARLARI HESABI |
3.000,00 |
|
102- BANKALAR HESABI |
246.000,00 |
|
243.000,00 TL Tutarındaki Makineyi Almak Amacıyla
Yurtdışından Getirilerek Sermaye Olarak Konulan Yabancı Paradan 60.000,00 ABD
Dolarının TL'ye Çevrilmesi |
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------11.11.2018------------------------------ |
||
253- TESİS, MAKİNE ve CİHAZLAR HESABI |
243.000,00 |
|
102- BANKALAR HESABI |
243.000,00 |
|
243.000,00 TL Karşılığında Makine Alınması |
Açıklama |
Borç (TL) |
Alacak (TL) |
------------------------------11.11.2018------------------------------ |
||
549- ÖZEL FON HESABI |
3.000,00 |
|
656- KAMBİYO ZARARLARI HESABI |
3.000,00 |
|
VUK 280/A Kapsamında Oluşan Olumsuz Kur Farklarının
Özel Fon Hesabına Nakledilmesi |
7. Sermaye olarak konulan bu yabancı
paralardan sarf olunmayan kısım olan (2.740.400,00-50.000,00-60.000,00=)
2.630.400,00 ABD Dolarının mukayyet değerle değerlenmesi dolayısıyla
[(4,15-4,10)*2.630.400,00=] 131.520,00 TL kurum kazancıyla
ilişkilendirilmeyerek vergilendirilmemekte ve bunun neticesinde sermayenin
aşınmasının önüne geçilmektedir.
8. Yukarıdaki örneğimizden anlaşılacağı
üzere 31.12.2018 tarihi itibariyle özel fon hesabının alacağında 4.500,00 TL
bulunmaktadır. Maddenin ikinci fıkrası ihlal edilmediği sürece bu tutar için
herhangi bir vergilendirme yapılmayacaktır. Diğer yandan, dönem sonunda özel
fonlar hesabının 4.500,00 TL borç bakiyesi verdiği bir durumun meydana gelmesi
halinde; her ne kadar madde metninde ve Tebliğ’de açık bir hüküm yer almıyor
olsa da, bu durumda hem özel fonlar hesabının genel işleyişi hem de tek düzen
hesap planı esasları dikkate alındığında, özel fonlar hesabının borç
bakiyesinde yer alan tutarın “kambiyo zararları” hesabına aktarılarak
kapatılacağı değerlendirilmektedir.
Bilindiği üzere özel fonlar hesabında,
işletmede bırakılması ve tasarrufu zorunlu yasal fonlar ile diğer maksatlarla
ayrılan fonların izlenmesi ve kardan ayrılan tutarların bu hesaba alacak,
bunların mahsubunda ise borç kaydedilmesi gerekmektedir. Bu
itibarla, vergi tekniği ile muhasebe tekniğinin uyumunu sağlamak adına olumsuz
kur farklarının doğrudan özel fonlar hesabının borçlandırılması suretiyle
muhasebeleştirilmesi yerine aktifte yardımcı bir hesapta takibinin yapıldığı
taktirde, yukarıdaki paragrafta yer alan örnekteki gibi hem hesabın genel
işleyişine hem de tek düzen hesap planına aykırı durumun ortaya çıkmasının
önüne geçilebileceği değerlendirilmektedir.
3. DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
27.03.2018 tarihinde ikinci mükerrer Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7103 sayılı kanunda yer alan 11’inci
maddenin gerekçesinde (VUK 280/A maddesi hükmü) “yeni bir
değerleme müessesi getirildiği” belirtilmiş olmakla birlikte,
makalemizde detaylı olarak analiz edildiği üzere söz konusu düzenleme VUK’un
261’inci maddesinde yer alan değerleme ölçülerinden farklı bir ölçü önermemekte
yani yeni bir değerleme metodu veya yöntemi yerine söz konusu maddede
belirtilen şartları taşıyan tam mükellef sermaye şirketleri için yatırımlarının
maliye politikası çerçevesinde teşvik edilmesi temelinde yükselen bir değerleme
sistematiği olarak karşımıza çıktığı düşünülmektedir.
Bununla birlikte, Kanun’un genel
gerekçesinde yatırım, üretim ve istihdamın teşvik edilmesi gayesiyle muhtelif
yasal düzenlemelerin yapıldığı belirtilmektedir. Bu mülahazayla, Kanun’un
11’inci maddesiyle, VUK’un 280/A maddesine “yurtdışından getirilerek
sermaye olarak konulan yabancı paralar” başlıklı düzenleme
yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, yatırım teşvik belgesi kapsamında doğrudan
yabancı yatırımların ülkemize döviz cinsinden sermaye getirerek yatırım yapması
ve makalemizde belirtilen koşullar dâhilinde, bu sermayelerinin vergilendirme
dönemlerinde Gelir Vergisi Kanunu’nun 38’inci maddesi gereği değerlenmesi
sırasında oluşması beklenen kurum kazançlarının vergilendirilmeyerek işletmenin
sürekliliği prensibi içerisinde korunması amaçlanmaktadır. Ekonomi Bakanlığı
verileri bu uygulamanın yalnızca 27.03.2018 tarihinden itibaren tescil edilen
tam mükellef sermaye şirketleriyle sınırlı kalmamasını ve ülkemizde faaliyette
bulunan uluslararası sermaye stokunun yapacağı yatırım teşvik belgeli yeni
yatırımlar için de değerlendirilmesi gerektiğini işaret etmektedir. Bununla
birlikte, düzenlemenin, hâlihazırda var olan ve yabancı sermayeli şirketler
tarafından birleşme veya satın alma suretiyle yurtdışı sermaye çeken yerli
sermayeli şirketleri de kapsayacak şekilde genişletilebileceği düşünülmektedir.
Diğer yandan, makalemizde değinildiği
üzere, düzenlemenin işe başlanılan hesap dönemini ve takip eden hesap dönemine
ait olarak değerleme yoluyla elde edilebilecek kurum kazancının vergilendirilmesinin
önüne geçecek şekilde sınırlı bir süreyle uygulanması öngörülmektedir. Halbuki,
yeni kurularak tüzel kişiliği haiz olan tam mükellef sermaye şirketlerinin
yaptığı yatırımların neticesini alabilecekleri daha uzun bir süre
belirlenmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla, geçmiş yıl
zararları uygulamasında da olduğu üzere şirketlerin beş yıllık süre boyunca bu
uygulamadan yararlanma imkânına sahip olmalarının uygulamayı istenen amaca daha
fazla yaklaştırabileceği değerlendirilmektedir.
Yeni kurulan tam mükellef sermaye
şirketleri için düzenlenen madde uygulamasında bu şirketlerin tasfiye edilmesi
durumunda özel fonda yer alan bu tutarın vergiye tabi tutulması gerekmektedir.
Burada değinilmesi gereken bir husus da, bu şirketlerin genel kurulda alınan
tasfiye kararının tescil edilmesi suretiyle tasfiyeye girmesi halinde de
vergilendirmenin yapılıp yapılmayacağının açık olarak ifade edilmemesidir.
Makalemizin önceki bölümlerinde açıklandığı üzere, vergi kanunlarımızda yer
alan “işletmenin tasfiyesi” ifadesi ile hangi sürecin
kastedildiği net olmamakla birlikte, hem 280/A düzenlemesi hem de Tebliğ
hükümleri dikkate alındığında, tasfiyesi sona ermiş kurumlar
için bu hükmün geçerli olması gerektiği
değerlendirilmektedir.
Son olarak, makalemizde daha önce de
belirtildiği üzere, birinci fıkranın son cümlesinde, olumsuz kur farklarının
özel fon hesabının borcuna kaydedileceği ifade edilmektedir. ‘549-Özel Fonlar’ hesabının hesap açıklamasında
kardan ayrılan tutarların bu hesaba alacak, mahsubunda ise
borç kaydedileceği ifade edilmiştir. Bu itibarla, vergi tekniği ile muhasebe
tekniğinin uyumunu sağlamak adına olumsuz kur farklarının doğrudan özel fonlar
hesabının borçlandırılması suretiyle muhasebeleştirilmesi yerine aktifte
yardımcı bir hesapta takip edilmesinin, ilgili hesap dönemi sonunda özel fonlar
hesabının kendi genel işleyişine ve tek düzen hesap planına aykırı bir şekilde
borçlu olarak kapatması gibi bir durumla karşı karşıya kalınmasını önleyeceği
değerlendirilmektedir.
KAYNAKÇA
[1] Söz konusu
durumla ilgili görüşümüz makalemizin “değerlendirme ve sonuç” başlıklı üçüncü
bölümünün birinci paragrafında yer almaktadır.
[2] Tam mükellef
sermaye şirketi olma noktasında 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 2/1. ve
3/1. maddelerinin dikkate alınacağı tabiidir.
[3] Tebliğ’in 13’üncü
maddesine göre, bu maddeden yararlanılmasını müteakiben izleyen dönemlerde
farklı bir işlem tesis edilmesi mümkün değildir.
[4] Tebliğ’in
5’inci maddesinde yabancı paraların kimler tarafından ve nasıl getirilmesi
gerektiği noktasında gerekli açıklamalar yapılmıştır. Burada
önem arz eden husus, bu uygulamadan, getirilen ve şirkete sermaye olarak
konulan tutarla sınırlı olarak faydalanılacağıdır.
[5] Tebliğ’in 6’ncı
maddesinde sermaye olarak getirilen yabancı paranın muhasebe kayıtlarına
alınması açıklanmıştır. Buna göre, sermaye ödemesinin yapıldığı tarih
itibariyle kayıtlara alınacağı ve bu değerin yabancı paranın mukayyet değeri olarak kabul edileceği izah
edilmektedir. Kayıtlara alınan bu paranın ayrı olarak izlenecek şekilde
yardımcı hesaplarda takip edilmesine ayrıca dikkat edilmesi gerekmektedir.
[6] Tebliğ’in
7’nci maddesinde madde hükmünden yararlanılabilmek için ticaret siciline tescil
tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar yatırım teşvik belgesi almak üzere
Ekonomi Bakanlığına başvuruda bulunulması gerektiği ifade edilmiştir. Tebliğin
10’uncu maddesine göre, söz konusu belge olmaksızın yabancı paraların sarf
olunması nedeniyle oluşan kur farklarının fon hesabına alınması imkân dâhilinde
değildir.
[7] Tebliğ’in 10’uncu
maddesinde sarfiyat, “madde kapsamına giren yabancı paranın, yatırım teşvik
belgesi kapsamında yapılacak yatırımlara ilişkin ödemelerde kullanılması
anlamına gelmektedir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Sarfiyatın doğrudan ilgili
yabancı para cinsinden yapılması veya bu paraların Türk Lirasına çevrilerek
yapılması mümkün bulunmaktadır. Ancak, yabancı para sarfiyatının TL’ye
çevrilerek yapılması halinde çevrim işleminin yapıldığı tarihte ödemenin
yapılması şarttır.
[8] Tebliğ’in 10’uncu
maddesine göre sarf olunma tarihi itibariyle oluşan kur farkları pasifteki fon
hesabına alınabilmektedir.
[9] Tebliğ’in 12’nci
maddesine göre, söz konusu fon hesabının tamamen veya kısmen devrolunduğu
kurumlar için de bu hüküm geçerli olacaktır.