30.10.2022 09:28
Vergiye Uyumlu Mükelleflere %5’lik Vergi
İndirimi
Uygulaması Üzerine Görüşler
Mustafa Baturhan Gençaslan
(Bu makale Vergi Dünyası Dergisinin Temmuz/2019
sayısında yayımlanmıştır.)
ÖZ
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga
mükerrer 121’inci maddesinde, vergiye uyumlu gelir veya kurumlar vergisi
mükelleflerinin yıllık beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin % 5’ini
ödenmesi gereken vergi üzerinden indirme hakkı tanınmış, bu vesileyle
mükelleflerin vergiye gönüllü uyumu teşvik edilmiştir. 30.01.2019 tarihinde
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7162 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasın Dair Kanun’un 3’üncü maddesiyle
mükerrer 121’inci maddenin ikinci fıkrasının birinci bendinde yer alan
koşullarda muhtelif değişiklikler düzenlenmiştir. Makalemizde söz konusu
değişiklikler ile maddenin irdelenmesi neticesinde tespit edilen ve tereddüt
yaratan hususlara yönelik olarak görüş ve değerlendirmelerimiz yer alacaktır.
Anahtar Kelimeler: Vergiye Gönüllü Uyum, Vergi İndirimi,
%5, Teşvik.
1. GİRİŞ
6824 sayılı Kanun’un
4’üncü maddesiyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) mülga mükerrer
121’inci maddesi “vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi” başlığı
ile yeniden düzenlenmiş; bir yandan vergiye uyumlu mükellefleri ödüllendirmek,
bir yandan da vergiye gönüllü uyumu artırmak amacıyla 01.01.2018 tarihinden
itibaren vergi indirimine yönelik olarak yasal düzenleme hüküm altına
alınmıştır[1].
Buna göre, birinci fıkrada tarif edilmiş gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, ikinci fıkrada yer alan şartları sağlamaları halinde, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesapladıkları verginin % 5’ini ödenmesi gereken vergi üzerinden indirim olarak dikkate alabileceklerdir. Yasal düzenleme irdelendiğinde, indirime yönelik olarak ikinci fıkrada yer alan şartlar ile üçüncü fıkrada yer alan şartların ihlal edilmesi halinde yapılacak işlemlerle ilgili bazı sorunların ortaya çıktığı görülmektedir. Bunların bir kısmını gidermeye yönelik olarak, 30.01.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7162 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasın Dair Kanun ile maddenin ikinci fıkrasının birinci bendinde yer alan şartlarda değişiklikler yapılmıştır[2]. Makalemizde söz konusu değişikliklerle birlikte yasal düzenlemeyle ilgili olarak görüş ve değerlendirmelerimiz açıklanacaktır.
2. VERGİ İNDİRİMİ MÜESSESESİ ÜZERİNE
GÖRÜŞLER
2.1. Birinci Fıkra ile İlgili Olarak Görüş
ve Değerlendirmeler
1. %5’lik indirimden ticari, zirai veya
mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar yararlanabilirken,
GVK’nın 2’nci maddesinde tadat edilmiş olan diğer gelir unsurlarını dışarıda
bırakmanın vergilemede adalet prensibine uymadığı muhakkaktır. Bununla
birlikte, birinci fıkranın son cümlesine göre, gelir vergisi mükelleflerinin
yararlanacağı indirim tutarının, ticari, zirai veya mesleki faaliyet nedeniyle
beyan edilen kazançların toplam gelir vergisi matrahı içerisindeki oranı
dikkate alınmak suretiyle hesaplanması gerekmektedir. Gelir vergisi
beyannamesinde, ticari, zirai veya mesleki kazançların yanında diğer gelir
unsurlarıyla birlikte 89’uncu maddede yer alan diğer indirim mahiyetindeki
giderlerin de bulunması halinde % 5’lik indirimin uygulanacağı matrahı
hesaplamak belirsiz ve karmaşık hale gelebilmektedir[3].
Buna ilaveten, ticari kazanca sahip olan gerçek kişi mükellefin, Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun (KVK) 32/A maddesini dikkate alarak hesaplayacağı, ticari
kazancına ilişkin indirimli gelir vergisi uygulamasından da yararlanması
halinde bu hesaplamaların daha da belirsiz ve karmaşık hale geleceği
düşünülmektedir. Bilindiği üzere, indirimli gelir/kurumlar vergisi
uygulamasında temelde yatırım teşvik belgesi kapsamında elde edilen kazançlar
üzerinden yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli vergi oranı tatbik
edilmektedir. Doğal olarak, indirimli oran uygulanması neticesinde hesaplanan
vergi normal oran uygulanması sonucunda hesaplanan vergiden daha düşük
olacaktır. Böylece, daha az tutarda vergi indirimi miktarı hesaplanacaktır.
Vergiye uyumlu mükellef olup aynı zamanda indirimli gelir/kurumlar vergisi
uygulamasından yararlanan mükellefler nezdinde bir kayıp olacağı da ortaya
çıkmaktadır[4].
Bu itibarla, hem daha adil bir vergilendirme hem de belirsizlik içeren
matematiksel hesaplamaları asgariye indirebilmek adına, bütün gelir unsurlarını
genel orana tabi matrah üzerinden hesaplanan vergi üzerinden % 5’lik indirimden
yararlandırmanın daha uygun bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.
2. Fıkra hükmünde, finans
ve bankacılık sektörlerinde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükellefleri
ile onların ilişkili oldukları sigorta, reasürans ve emeklilik sektörlerinde
faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükellefleri için de bir ayrım gözetilerek bu
gibi mükellefler de indirimden faydalandırılmamıştır. Bu sektörlerde faaliyette
bulunan mükelleflerin ekonomik büyüme içerisinde önemli bir yerde konumlandığı
herkesçe bilinen bir gerçektir. Zira, reel sektörün fonlanması, bunun sonucunda
kurumların üretim kapasitelerini artırmaları ve gayri safi yurtiçi hasılaya
katkıda bulunmaları noktasında, bankacılık ve finans sektöründen aktarılan
kaynağın da önemli rolü bulunmaktadır. Her ne kadar fıkrada azami indirim
tutarı olarak belirlenen 1.000.000 TL nedeniyle bu sektörlerde faaliyette
bulunan mükellefler düzenleme haricinde bırakılsalar da, hem bu mükelleflerin
dahil edilebileceği hem de azami indirim miktarının yeniden gözden
geçirilebileceği bir düzenleme düşünülebilir[5].
3. Yukarıda da belirtildiği üzere, vergi
indirimi miktarı en fazla 1.000.000 TL olabilmektedir. Söz konusu tutar
ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilecektir. Buna göre,
yabancı ülkelerde ödenen vergiler, yıl içinde kesinti suretiyle ödenen vergiler
ve yıl içerisinde ödenen geçici vergiler toplamı hesaplanan kurumlar
vergisinden mahsup edildikten sonra, kalan kısımdan vergi indirimine karşılık
gelen tutar mahsup edilebilmektedir. Buna göre, iade edilecek kısım % 5’lik
indirimden kaynaklandığı takdirde iade sadece mükellefin beyanı üzerine
tahakkuk eden diğer vergilerden mahsuben yapılabilmektedir. Bize göre, iade (kesinti
yoluyla veya geçici vergi yoluyla ödenen vergilerin iadesinde olduğu üzere)
nakden/mahsuben ayrımına tabi tutulmamalıdır. Zira, bir adi ortaklığın sermaye
şirketine devrolması veyahut dönüşmesi halinde mevcut adi ortaklık sona ermiş
olacağından[6],
mahsuben iade noktasında bir hak kaybı olacaktır. Bu itibarla, iadenin
ortaklara nakden yapılması gündeme gelecektir. Ayrıca, mahsuben iadenin de
mükellefin sadece beyanı üzerine tahakkuk eden vergilerine değil SGK prim
borçlarına veya ithalde alınan vergi borçlarına da yapılması gerektiği
kanaatindeyiz.
4. GVK’nın 81’inci maddesinde yer alan
düzenlemelerdeki amacın, değer artışları dolayısıyla meydana gelebilecek olan
gelir vergisini istisna tutmak ve kurumsallaşmayı teşvik etmek olduğu ifade
edilebilir.GVK’nın 81/2’nci maddesinde kazancı bilanço esasına göre tespit
edilen ferdi işletmenin sermaye şirketine devri düzenlenmiştir. Vergi
indiriminden kalan mahsup imkanı olan teşebbüs sahibinin bu indirim hakkının
devrolunan sermaye şirketince mahsup edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi
gereken bir konu olduğu düşünülmektedir. Bize göre, ferdi bir işletmenin
bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolması
ve devir alan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi nedeniyle mahsubu artık
kalmış tutarın devrolunan şirketçe mahsup edilebilmesi mümkündür.
5. Benzer bir şekilde, GVK’nın 81/3’üncü
maddesinde kollektif ve adi komandit şirketlerin nev’i değiştirerek sermaye
şirketine dönüşmesi düzenlenmiştir. Buna göre, sermaye şirketine dönüşen
kollektif ve adi komandit şirketlerin tür değiştirme sonrası sermaye şirketi
olarak kurumlar vergisi mükellefiyeti başlamış olacaktır[7].
Bu itibarla, ikinci fıkranın birinci bendinde yer alan, “son 3 yıla
ilişkin vergi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş olması”
şartının ihlal edilmesi nedeniyle indirim uygulamasından yararlanmak mümkün
olmamaktadır[8].
6. Bilindiği üzere, KVK’nın 19’uncu
maddesinde hüküm altına alınan devir ve tür değiştirme hallerinde kıst döneme
ait beyannamenin, mezkur Kanun’un 20/1-a maddesine göre birleşmenin Ticaret
Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde münfesih
kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verilmesi gerekmektedir. KVK’nın
18’inci maddesinde yer alan birleşme halinde ise, birleşme tarihine kadar
oluşacak olan kıst faaliyet döneminin şirket genel kurul kararının tescil
tarihinden itibaren otuz gün içerisinde münfesih kurumun bağlı olduğu vergi
dairesine bildirilmesi gerekecektir. Keza, KVK’nın 17’nci maddesinde düzenlenen
tasfiye halinde tasfiyenin, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul
kararının tescil edildiği tarihte başlayacağı belirlenmiştir. Buna göre, hesap
dönemi başından tasfiyeye giriş tarihine kadar oluşacak kıst dönem için de,
KVK’nın 14’üncü maddesine göre, hesap döneminin kapandığı ayı takip eden
dördüncü ayın 25’ine kadar beyanname verilmesi gerekmektedir. Vergi indirimi
müessesesinin mükellefiyeti devam eden kurumlar vergisi mükelleflerinin yıllık kurumlar vergisi beyannamesine uygulanacak
olması nedeniyle devir, tür değişimi ve birleşme halleriyle tasfiye öncesi kıst
dönemler için indirimden yararlanılamayacağı öne sürülebilir. Ancak, ne
mükerrer 121’inci maddede ne de maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirleyen 301 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde (Tebliğ) bu anlamda
bir hüküm bulunmaktadır. Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder ve
vergi kanunlarına ait lafzın yani madde metninin açık olmaması halinde
öncelikle hükmün konuluşundaki maksadının dikkate alınması gerekmektedir. Bu
nedenle, devrolan, tür değiştiren, birleşen veya tasfiyeye giren kurumların
kıst döneme ait beyannamelerinde maddedeki diğer koşulları da sağladıkları
taktirde bu uygulamadan yararlanması gerektikleri gündeme gelmektedir. Ayrıca,
yıllık beyanname ilgili bulunduğu takvim yılının yahut hesap döneminin
sonuçlarını içerir, yani bir faaliyet dönemi boyunca gerçekleşen bütün işlemler
neticesinde mali mevzuat hükümleri de dikkate alınarak beyanname bildirimi
yapılır. Esas itibariyle, buradan hareketle, kıst dönem beyannamesinin de yasal zorunluluk nedeniyle verildiği ve
beyannamenin bildirildiği güne kadar gerçekleşen faaliyet sonuçlarının
görüldüğü bir beyanname olduğu söylenebilir. Yani, buradaki gayret bütün bir
yılda ya da kıst bir dönemde, bir şekilde faaliyette bulunulan periyot
itibariyle faaliyet sonucunun bildirilmesidir[9].
Bu mülahazayla da % 5’lik indirimden faydalanılması gerektiği
değerlendirilmektedir[10].
Yine, devrolan kurum tarafından devir tarihine kadar mahsup edilememiş olan %
5’lik vergi indiriminin devralan kurum bünyesinde mahsup edilebileceğini
düşünmekteyiz. Zira, devralan kurum, münfesih kurumun bilançosunda yer alan
bütün aktif ve pasif değerlerini kül halinde devralarak aynen kendi bilançosuna
geçirmektedir. Böylece, vergi indiriminin muhasebeleştirilmesinde
kullanılabilecek olan “136-Diğer Çeşitli Alacaklar” hesabı
da diğer aktif değerlerle birlikte birleşilen kuruma intikal etmiş olacaktır[11].
Zaten, devrolan kurumun hukuki varlığı sona erse de devralan kurum bünyesinde
ekonomik varlık devam etmektedir. Bu nedenle de mahsup edilememiş vergilere
devralan kurum bünyesinde mahsup imkanı tanınması gerekir[12].
7. KVK’nın 2/7’nci maddesine göre, kurumlar
vergisi mükellefiyeti tesis edilmesini talep eden adi ortaklıklar iş ortaklığı
olarak vergilendirilir. Bu itibarla, mükellefiyet süresiyle birlikte maddede
belirtilen diğer şartlara da haiz olan mükelleflerin bu indirimden faydalanması
konusunda bir engel bulunmamaktadır. Diğer yandan, bir iş ortaklığının yeni
kurulacak olan bir anonim şirkete devri (anonim şirkete dönüşümü) konusunda
sorulan soru üzerine verilen bir özelgede[13], “… Bu hüküm ve açıklamalara göre, iş ortaklığı olarak
kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan ortaklığınızın devir tarihindeki bilânço
değerlerinin, kurulacak anonim şirket tarafından bir bütün halinde devralınması
ve aynen bilânçosuna geçirilmesi kaydıyla söz konusu devir işlemi Kurumlar
Vergisi Kanununun 19 uncu maddesi kapsamında gerçekleştirilen bir devir işlemi
olarak kabul edilecek ve anılan Kanunun 20 nci maddesinde belirtilen şartlara
uyulduğu takdirde, devir nedeniyle doğan kârlar hesaplanmayacak ve
vergilendirilmeyecektir…” şeklinde görüş bildirilmiştir. Bu
nedenle, makalemizin 2.1/6. bölümünde açıklanan nedenlerden ötürü, iş
ortaklığında mahsup edilememiş olan vergilerin devralan kurum bünyesinde mahsup
edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
2.2. İkinci ve Dördüncü Fıkra ile İlgili
Olarak Görüş ve Değerlendirmeler
1. İkinci fıkranın birinci bendine göre, mükelleflerin,
indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son
iki yıla ait vergi beyannamelerini kanuni süresinde vermeleri ve bu
beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerini de kanuni süresinde ödemeleri
gerekmektedir. Burada yasa koyucu iki istisna ile bu bendi yumuşatmaya çalışmış
ancak bize göre yeterli olmamıştır.
Bunlardan ilki, kanuni
süresinde verilen beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme
amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaması
halidir. Buradaki problemlerden birisi, damga vergisi beyannameleri ile
ilgilidir. 46 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği’ne göre sürekli
damga vergisi mükellefiyeti olan veya ihtiyarilik kapsamında olup sürekli damga
vergisi mükellefiyeti tesis ettiren mükelleflerin, kanuni süresi içinde beyan
etmeleri gereken damga vergisi bulunmaması halinde damga vergisi beyannamesi
vermelerine gerek bulunmadığı, bununla birlikte keyfiyetin bir yazı ile vergi
dairesine bildirmeleri zorunluluğu da olmadığı belirlenmiştir. Buna göre,
ilgili tebliğ gereği boş damga vergisi beyannamesi verilmesi gibi bir durum
olmadığı için beyanname verme süresi geçtikten sonra yapılan bir sözleşmeye ait
damga vergisi tahakkukunun fark edilmesi halinde beyannamenin hiç verilmemiş
beyanname olarak dikkate alındığı görülmektedir[14].
Böyle bir durumda, çok cüzi miktarda bir damga vergisi tahakkuku olsa dahi
mükelleflerin 3 yıl boyunca vergi indiriminden yararlanması imkansız hale
dönüşmektedir. Bunun engellenebilmesi adına damga vergisinin birinci bent
kapsamından çıkartılması gündeme gelebilir[15].
Başka bir öneri de, bir veya iki beyannamenin yasal süresinden sonra belli bir
süre içinde verilmesidir[16].
Bu önerinin bilhassa damga vergisi beyannamesi açısından çok yerinde olduğunu
düşünmekteyiz.
2. Bentte yer alan ihlal
hükümlerine ilişkin ikinci istisna da ödemeyle ilgilidir. 7162 sayılı Kanun’la
yapılan değişiklikle birlikte her bir beyanname itibariyle 10 Türk Lirasına
kadar yapılan eksik ödeme tutarı bir miktar daha esnetilerek 250 Türk Lirasına
yükseltilmiştir. Yerinde bir düzenleme olmakla birlikte, vergi kanunlarının
basitleşmesi ve sadeleşmesi adına üçüncü bentte yer alan tutarla eşitlenmesi de
değerlendirilebilirdi. Ayrıca, bendin sonunda yer alan parantez içi hükmün
devamına, “vergi kanunları gereğince, tecil edilerek
belirlenen şartların gerçekleşmesine bağlı olarak terkin edilecek vergilerin,
şartların sağlanmaması halinde kanunlarında belirlenen tecil süresinin sonunu
takip eden onbeşinci günün bitimine kadar ödenmesi şartıyla bu şart ihlal
edilmiş sayılmaz” cümlesi eklenmiştir. 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanunu (KDVK) ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu (ÖTVK)
uygulamalarında olduğu üzere, ihraç kayıtlı teslimler dolayısıyla tecil edilen
ancak, ihracatın, ihraç kayıtlı teslim tarihini takip eden üçüncü ayın sonuna
kadar gerçekleştirilememesi nedeniyle terkin edilemeyen verginin, onbeş gün
içerisinde ödenmesi halinde (Üç aya kadar ek süre alınması için gereken mücbir
sebep veyahut beklenmedik durumlarda üç aylık sürenin dolduğu tarihten itibaren
onbeş gün içerisinde başvurulması halinde olduğu üzere), verginin kanuni
süresinde ödenmiş olma şartının ihlal edilmiş sayılmayacağı düzenlenmektedir.
Eğer, ek süre talebinde bulunulmaz ancak, ihracat onbeş günlük süre içerisinde
gerçekleşirse ve bu nedenle ihraç kayıtlı teslimi yapan mükellef tarafından bir
ödeme yapılmazsa, indirimden yararlanmak mümkün olacak mıdır? Gelir
İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgede[17] “… ihracatçı firma tarafından ek süre talebinde bulunulmamakla
birlikte, ihracatın gerçekleşmesi için tanınan yasal süre (en geç 28/02/2015
tarihi) geçtikten sonra, ancak; Kanunda mükelleflerin yararlanmasına imkan
tanınan 15 günlük ek süre talep müddeti içinde fiili ihracat gerçekleştirilmiş
olduğundan (09/03/2015 tarihinde), ihraç kaydıyla teslim edilen söz konusu 500
adet av tüfeğine ilişkin tecil edilen KDV'nin, vergi ziyaına sebebiyet
verilmemiş olması ve mevzuata aykırı başkaca bir hususun bulunmaması halinde,
terkin edilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır …” şeklinde
görüş belirtilmiştir. Bu özelge dikkate alındığında, verginin terkin
edilmesinde ve böylece indirimden faydalanma konusunda bir engel olmadığı
sonucuna varmaktayız.
Bir kurumlar vergisi
mükellefi tarafından Amasya Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğüne “2018 1. dönem kurum geçici vergisinin ödemesine dair bankaya
ödeme günü olan 17.05.2018 tarihinde 1.378.110,92 TL gönderdiği ancak bankanın
gecikme zammını kendisi karşılayarak 18.05.2018 tarihinde gecikme zammı ile
birlikte 1.378.817,10 TL olarak ödediği ve söz konusu geç ödemenin bankanın
kusuru olduğu belirtilerek bu durumunun Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci
maddesinden faydalanılmasına engel teşkil edip etmeyeceği” hususu
sorulmuş ve Defterdarlık tarafından[18] , “… 2018/I döneme ilişkin tahakkuk eden kurum geçici
vergisinin kanuni süresinden sonra ödenmesi nedeniyle şirketinizce 2018, 2019
ve 2020 yılları için vergi indirimine ilişkin şartlar sağlanamayacağından söz
konusu yıllarda bu indirimden yararlanabilmeniz mümkün değildir.” şeklinde
bir görüş verilmiştir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun’un (AATUHK) 44’üncü maddesinin “hususi ödeme şekillerinde
ödeme tarihi” başlık maddesine göre, Kanun’un 41’inci maddesine
göre yapılan ödemelerde paranın bankaya yatırıldığı gün ödeme yapılmış
sayılmaktadır[19].
Ayrıca, bankalarla yapılmış bulunana protokoller çerçevesinde tahsile yetkili
kılınmış bankaların internet bankacılığı ile sunduğu hizmetler arasında vergi
tahsilatının da yer alması halinde, internet bankacılığı ile ödeme
yapılabilmektedir. Bu taktirde de, ödeme anında banka tarafından vergi tahsil
alındısı düzenlenmekte ve borçlunun banka şubesinden talebi üzerine bu alındı
kendisine teslim edilmektedir[20].
Buna göre, eğer vergi ödemesi kanuni süresinde bankaya yatırılarak vergi tahsil
alındısı ile tevsik edilmiş ise indirimden yararlanma konusunda bir engel
bulunmadığı kanaatindeyiz.
3. İkinci fıkranın ikinci bendine göre,
birinci bentte belirtilen süre içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri
itibariyle ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış
bir tarhiyat bulunmaması gerekmektedir. Bu koşulun istisnası olarak da, yapılan
tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararıyla veya 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun
uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması
hükmü getirilmiştir. Burada öncelikle değinilmesi gereken husus, “… süre içerisinde” ifadesidir. Dikkat edilirse bu
ifade, “son iki yıl için” şeklinde değildir[21].
Buradan anlaşılan, bu yıllarda geçmişe yönelik olarak bir tarhiyat
bulunulmaması gerektiğidir[22].
Bu bendin pekâlâ mükellefleri en fazla zorlayan bent olduğu düşünülmektedir.
Öyle ki, 2015 hesap dönemine ait iş ve işlemleri vergi incelemesine tabi olan
bir mükellef hakkında 12.01.2018 tarihinde incelemeye başlama tutanağı
düzenlendiği ve incelemenin 16 aylık bir süre içerisinde 12.05.2019 tarihinde
cezalı tarhiyat ile sonuçlandığı düşünüldüğünde, bu mükellefin 2017 ve 2018
hesap dönemlerine ait kurumlar vergisi beyannamesini vermeden evvel hakkında
herhangi bir tarhiyat olmaması nedeniyle bu indirimden yararlanması
beklenirken, dördüncü fıkranın birinci cümlesinde yer alan hüküm gereği
mükelleflerin bu uygulamadan yararlanmak konusunda tereddüt etmeleri
beklenebilir[23].
Ancak, vergi kanunlarından beklenen onların öngörülebilir ve belirli
olmalarıdır. Bu nedenle, indirimin iptalinin tarhiyatın kesinleşmesi haline
bırakılması daha makul bir düzenlemedir. Eğer bu şekilde yapılırsa son 3 yıla
ilişkin tarhiyat olmamasından değil son 3 yılda tarhiyat olmamasından
bahsedilebilir[24].
Çünkü VUK’un 140’ıncı maddesindeki kanuni inceleme süresi ve sonrasındaki tarhiyat
işlemleriyle 1 no.lu vergi/ceza ihbarnamesi tebliğine kadar devam eden sürecin
indirim uygulamasıyla bağının kesilmesi gerekmektedir. Ya da bu şekilde bir
düzenleme yerine, geçmişle bağ kurulmayarak, ileriye yönelik olarak vergi/ceza
ihbarnamesinin tebliğinin baz alınması ve mükelleflerin gelecek üç yılda
indirim uygulamasından istifade edememeleri düşünülebilir. Bu şekilde yapıldığı
taktirde, gelecekteki vergi indiriminden istifade edebilmek adına,
mükelleflerin gönüllü uyum seviyelerinde artış olacağını düşünmekteyiz. Diğer
bir husus da, tarhiyatın uzlaşma, düzeltme ya da yargı kararıyla tamamen
ortadan kaldırılması halidir[25].
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, eğer, geleceğe yönelik bir bakış açısıyla
hareket edilirse veyahut tarhiyatın kesinleşmesi halinde vergi indirimi
uygulamasından faydalanılmaması gibi bir prensip güdülürse, hem idare açısından
bürokratik işlemlerin daha makul bir hale geleceği hem de mükellefin hukuki
güvence altında daha rahat hareket edebileceği bir ekosistem yaratılabilir[26].
Makalemizin, 2.2/4.
bölümünde de benzer şekilde ifade edildiği üzere, alternatif bir yaklaşım,
zamanaşımı dönemi içerisinde re’sen, ikmalen veya idarece tarh olunan
verginin ilgili dönemde tahsil olunan vergi
içerisindeki oranına bakılarak o mükellefin vergiye uyumlu
olup olmadığı da değerlendirilebilir. Böylece, çok küçük tutarlardaki
tarhiyatlar nedeniyle indirimden yararlanamamak gibi bir durum da ortadan
kalkacaktır. Nasıl ki, GVK’nın mükerrer 120’nci maddesinde, yapılan incelemeler
sırasında eksik beyan edilen geçici vergi için mükelleflere % 10’luk bir
yanılma payı veriliyor, mükelleflerin vergiye uyumunun değerlendirilmesinde de
tespit edilen oran kullanılarak mükelleflerin vergi indiriminden yararlanmasının
sağlanabileceğini düşünmekteyiz[27].
Bize göre tereddütlü bir
başka durum da, VUK’un 369’uncu maddesine düzenlenen yanılma halidir. Bu düzenlemenin birinci fıkrasına
göre, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş
olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş
olması halinde vergi cezası kesilmeyecek ve gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
Bu hüküm ile mükellefe özelge verilmesi ve mükellefin bu özelgeye uygun
davranmasına rağmen kendisine vergi tarhiyatı yapılması
halinde, ceza kesilmeyeceği ve gecikme faizi hesaplanmayacağı
belirtilmiştir[28].
Bu nedenle, idarenin verdiği özelgeye uygun hareket ederek vergi
beyannamelerini tanzim eden bir mükellefin daha sonradan idarenin görüşünü
değiştirmesi neticesinde tarhiyata muhatap tutulmasının mükellefin indirim
hakkına halel getirmemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Dolayısıyla, bent
içerisine “213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 369’uncu
maddesi dolayısıyla yapılan tarhiyatlar hariç” şeklinde bir
ifadenin eklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
4. İkinci fıkranın üçüncü bendine göre,
indirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla (vergi cezaları
dahil) 1.000 Türk Lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması
şarttır. Bize göre buradaki sorunu yaratan husus Tebliğ’deki örneklerdir.
Tebliğ’in 4.3. bölümünün birinci örneğinde, indirimden faydalanılacak dönem
olan 2018 yılına ait beyannamenin verildiği tarih itibariyle mükellefin vadesi
geçmiş katma değer vergisi borcunun 1.000 TL’nin üzerinde olması nedeniyle
mükellef indirimden yararlandırılmazken, ikinci örnekte, Kasım 2014
vergilendirme dönemine ait 850 TL vadesi geçmiş gelir stopaj vergisi borcu
bulunan bir mükellefin indirimden faydalanabileceği izah edilmektedir. Buna
göre, vergi idaresi, son 3 yıl için vergilerin zamanında ödenmesini talep
ederken, önceki dönemler için bir esneklik sağlamakta, ancak, aynı esnekliği
tarhiyat mevzuunda göstermemektedir. Bize göre “sürelerin” üzerinde
tekrardan düşünülmesinin ve hukuki güvenlik ilkesi de gözetilerek net bir
şekilde belirlenmesinin bütün paydaşlar adına olumlu bir adım olacağı
değerlendirilmektedir. Bir diğer husus da tutar konusunda gündeme gelebilir.
Çok büyük tutarlarda vergi ödemesi olan mükellefler için 1.000 TL’lik tutarda
artırıma gidilebilir.
Bir başka sorun da
özellikle, mahsup taleplerinin tam olarak kabul edilmemesinden ve mahsup
taleplerinin zamanında yapılmamasından ötürü ortaya çıkmaktadır[29].
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen özelgede[30], “… Şirketinizin 2015/4 geçici vergilendirme dönemi beyannamesini
kanuni süresi içerisinde vermekle birlikte tahakkuk eden vergiye ilişkin mahsup
talebinizin 958,92 TL lik kısmının yerine getirilmeyerek gecikme zammı ile
birlikte vadesinden sonra ödenmesi nedeniyle anılan madde hükmünden
yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.” şeklinde görüş
bildirilmiştir. Bu gibi durumların önüne geçebilmek adına ve bent içerisinde
yer alan dönemsel/tutarsal bir yaklaşımdan ziyade, aktüaliteye ve günümüzün
küresel ekonomik koşullarına daha uygun bir yöntem benimsenmesi gerektiğini
düşünmekteyiz. Buna göre, tahakkuk eden ve tahsil olunan vergi için veriye
dayalı analitik bir çalışma sonucunda oransal bir “borç ödeme alışkanlığı oranı” belirlenip,
değerlendirmenin mükellefin sahip olduğu orana bakılarak yapılmasını ve buna
göre de indirimden yararlanılması gerektiğini bir görüş olarak düşünmekteyiz.
Ayrıca, borcun ödenmemesinin alışkanlık haline getirilmesinin bir kıstas olarak
dikkate alınabileceği de farklı bir görüş olarak ifade edilmektedir[31].
2.3. Üçüncü Fıkra ile İlgili Olarak Görüş
ve Değerlendirmeler
1. Üçüncü fıkrada, indirimin hesaplanacağı
beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında VUK’un 359’uncu
maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilenlerin madde
hükümlerinden yararlanamayacakları belirtilmiştir. Burada üzerinde durulması
gereken konu, “tespit” ifadesinden neyi anlamak gerektiğidir. Tebliğ’de buna
yönelik bir açıklama bulunmamaktadır. Bize göre tespit ifadesi, eylemin, vergi
incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen vergi suçu raporlarıyla sonuca
bağlanmasını işaret etmektedir. Vergi suçu raporlarında isnat edilen suçu veya
suçları işleyen failin 359’uncu madde kapsamında sayılan fiil veya fiillerinin
açılan kamu davası sonucunda kesinleşmesini bekleyip beklememek ise üzerinde
durulması gereken ayrı bir tartışma konusudur. Diğer yandan, VUK’un 367/5’inci
maddesine göre, ceza mahkemesi kararları idari makam ve mercilerin işlem ve
kararlarına etkili olmadığı gibi, bu makam ve mercilerce verilecek kararlar da
ceza hakimini bağlamamaktadır. Dolayısıyla, VUK’un 359’uncu maddesinin ilgili
hükümleri vergi kaçakçılığını önleyerek kamu düzenini tesis etmeye yönelik
olduğundan, vergi suçu raporlarının tanzim edilmesiyle birlikte uygulamadan
faydalanılmaması gerektiğini düşünmekteyiz.
2. Bilindiği üzere KDV iade talepleri yerine
getirilirken, iade edilecek KDV’nin gerçek olup olmadığının tespit edilmesi
suretiyle, Hazine’ye intikal etmemiş ve/veya hayali olarak oluşturulmuş, gerçek
bir yüklenime dayanmayan tutarların KDV iadesi çatısı altında yolsuz olarak
iadesinin önleyebilmek amacıyla “özel esaslar” hükümleri uygulanmaktadır.
Eğer bir mükellef özel esaslara, 359’uncu maddedeki sahte belge düzenleme veya
sahte belge kullanma olumsuz raporu ile alınmışsa, o zaman indirimden
faydalanamamaktadır, ancak, onun dışındaki diğer sebeplerle alınmışsa, yani,
359’uncu madde haricindeki fiiller sebebiyle özel esaslara alınma varsa bunun
indirime engel olmaması gerekmektedir[32].
3. SONUÇ
GKV’nın mükerrer
121’inci maddesinde, 01.01.2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık
gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere “vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi” başlıklı
madde ihdas edilmiştir. Böylelikle, maddede sayılan koşullara haiz olan gelir
veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, beyannameleri üzerinden hesaplanan gelir
veya kurumlar vergisinin % 5’i oranında bir tutarın ödenmesi gereken vergiden
indirilmesi imkanı getirilmiştir. 30.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7162
sayılı Kanun’un 3’üncü maddesiyle, maddenin ikinci fıkrasının birinci bendinde
muhtelif değişiklikler yapılmıştır. Makalemizde bu yeni değişikliklerle
birlikte maddenin, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer
alan hususlar detaylı bir şekilde irdelenerek görüş ve önerilerimize yer
verilmiştir. Bu görüş ve önerilerimizin vergiye uyumlu mükelleflerin
motivasyonunu artırıcı, diğer mükelleflerin de gönüllü uyumunu teşvik edici olmasına
dikkat edilmiş, ayrıca, vergi mevzuatının daha basit, daha anlaşılır ve
mükelleflerin hukuki güvencelerini temin edecek şekilde kurgulanmasına azami
gayret gösterilmiştir.
KAYNAKÇA
- 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
- 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu
- 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun
- 6824 sayılı Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Daire Kanun,
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6824.pdf
(Erişim Tarihi: 18.01.2019)
- 7162 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k7162.html
(Erişim Tarihi: 18.01.2019)
- 301 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel
Tebliği
- 46 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu
Genel Tebliği
- Akın, Emre. “Özelgelere Dava
Açılması, Değiştirilmesi Ya Da İptal Edilmesinin Mümkün Olup Olmadığının
Değerlendirilmesi Ve Geriye Yürüme Sorunu”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 445,
Eylül 2018, s. 126.
- Akyol, M. Emin. “Vergiye Uyumlu
Mükelleflere Vergi İndirimi”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 430, Haziran 2017,
s. 46.
- Arslan, Erdoğan. “Vergi Cezaları
Uygulaması Karşısında Geçici Verginin Durumu”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı:
413, Ocak 2016, s. 23.
- Bağlan, Çınar.
“Vergiye Uyumlu Mükelleflere Sağlanan Vergi İndiriminin
Muhasebeleştirilmesi”, https://www.verginet.net/dtt/1/uyumlu-mukellef-vergi-indirimi.aspx(Erişim Tarihi:
18.01.2019)
- Bayram, Salih. “Uygulama
Örnekleriyle Bölünme Birleşme ve Tasfiye İşlemleri”, İstanbul, Maliye Hesap
Uzmanları Derneği, Nisan 2017.
- Bıyık, Recep. ““Vergiye Uyumlu
Mükelleflere Vergi İndiriminde Dikkat Edilecek Konular”,
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergiye-uyumlu-mukelleflere-vergi-indiriminde-dikkat-edilecek-konular/399205
(Erişim Tarihi: 18.01.2019)
- Coşgun, Okan. “Vergiye Uyumlu
Mükelleflere Vergi İndirim Teşviki”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 430, Haziran
2017, s. 86.
- Çırtlık, Sedat. “Ticari, Zirai ve
Mesleki Kazançlarla Birlikte Diğer Kazançların Da Bulunduğu Durumlarda Vergiye
Uyumlu Mükelleflerde Vergi İndirimi Uygulaması (Ayrıntılı Gelir Vergisi Beyanı
Örneği İle Değerlendirme), Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 439, Mart 2018, s. 88.
- Maç, Mehmet. “Adi Ortaklığın
Ticaret Şirketine Devri Veya Ticaret Şirketine Dönüşmesi”, Lebib Yalkın
Dergisi, Sayı: 178, Ekim 2018.
- Tekin, Selçuk. “Vergiye Uyumlu
Mükelleflere Vergi İndirimi, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Vergi
Uygulamalarında ve Vergi Planlamasında Güncel Gelişmeler: Sorunlar ve Çözümler,
20. Türkiye Muhasebe Kongresi, Ekim 2018.
- Yakışıklı, Ramazan. “Vergiye
Uyumlu Mükelleflerde Vergi İndirimi”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 438, Şubat
2018, s. 75.
- Yılmaz, Kazım. “Açıklama ve Örnek
Yargı Kararları İle 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
Uygulaması”, İstanbul, Maliye Hesap Uzmanları Derneği, Mart 2015.
Özelgeler
- 25.05.2016 tarih ve
37009108-130[11/1-C-2015/1503]-29095 sayılı Özelge.
- 30.11.2016 tarih ve
90792880-155.13.04.01[2015/4041]-405748 sayılı Özelge.
- 09.05.2018 tarih ve
38418978-125[19-18/27]-E.191200 sayılı Özelge.
- 10.05.2018 tarih ve
84098128-125[32-2018/4]-E.204105 sayılı Özelge.
- 11.06.2018 tarih ve 62030549-120[mük121-2018/237]-E.548774
sayılı Özelge.
- 05.11.2018 tarih ve
65771276-120.01.02.10-E.13441 sayılı Özelge.
WEB
- http://www.istanbulymmo.org.tr/Data/Platform/2018_N%C4%B0SAN_21.pdf (Erişim Tarihi:
21.01.2019)
- http://www.milliyet.com.tr/maliye-bakani-naci-agbal-damga-vergisi-istanbul-yerelhaber-1285152/ (Erişim Tarihi:
24.01.2019)
- http://www.milliyet.com.tr/uyumlu-mukellefe-vergi-indirimi--ekonomi-2395870/ (Erişim tarihi:
24.01.2019)
- https://www.lebibyalkin.com.tr/mevzuat/mevbank/dergi/lebib-yalkin-mevzuat-dergisi_mdergi_/2018-ekim-sayi-178_mdergi_8751a-00_/adi-ortakligin-ticaret-sirketine-devri-veya-ticaret-sirketine-donusturulmesi.html (Erişim Tarihi:
04.02.2019)
[1] http://www.milliyet.com.tr/uyumlu-mukellefe-vergi-indirimi--ekonomi-2395870/ (Erişim Tarihi:
24.01.2019)
[2] Söz konusu
değişiklikler 01.01.2019 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve
kurumlar vergisi beyannamelerinde indirim şartlarının varlığı açısından dikkate
alınmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[3] Sedat Çırtlık,
“Ticari, Zirai ve Mesleki Kazançlarla Birlikte Diğer Kazançların Da Bulunduğu
Durumlarda Vergiye Uyumlu Mükelleflerde Vergi İndirimi Uygulaması (Ayrıntılı
Gelir Vergisi Beyanı Örneği İle Değerlendirme), Vergi Dünyası Dergisi, Sayı:
439, Mart 2018, s.88.
[4] Ne var ki, vergi
indiriminin esas itibariyle vergisini düzenli ödeyen mükellefler için
getirildiği düşünüldüğünde, bu duruma itiraz edilebilir. Buna karşılık, bu
durum yatırımın teşvik edilmesine ters bir yaklaşım olarak da
değerlendirilebilir. Zira, mükellefler yatırım teşvik belgesi kapsamında
yatırım yaparak indirimli gelir/kurumlar vergisi uygulamasından yararlanmak
yerine sadece % 5’lik indirimi tercih etme yoluna gidebileceklerdir.
[5] Ekonomi
politikasının temel araçları olan maliye ve para politikası vasıta kılınmak
suretiyle makro-ekonomik hedeflere erişebilme noktasında bir öneri de, bu
vesile ile finans kurumları nezdinde kalan fon fazlasının Devletçe belirlenecek
sektörlere aktırılarak bir nev’i teşvik olarak kullandırılması olabilir.
[6] Adi ortaklığın
devir işleminin gelir veya kurumlar vergisi hükümlerine göre vergi ertelemesi
müessesesinden faydalanamadığı hususuna da ayrıca dikkat edilmelidir.
[7] Salih Bayram.
“Uygulama Örnekleriyle Bölünme Birleşme ve Tasfiye İşlemleri”, İstanbul, Maliye
Hesap Uzmanları Derneği, Nisan 2017, s.384.
[8] İstanbul Yeminli
Mali Müşavirler Odası 22 Şubat 2018 Aylık Toplantısı, İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Tahsilât Grup Müdürü Rıza Bilgiç, “… En az üç yıllık bir mükellefiyet, beyannamenin verileceği yıl
ve önceki iki yıl. Bu demektir ki, bu kapsamda 2018 yılında verilecek Kurumlar
Vergisi Beyannamesi açısından, bundan faydalanmak isteyen mükellefin 2015 yılı
içerisinde mükellefiyetinin olmuş olması gerekiyor. 2016’da mükellefiyet açan
bir mükellefimizin, 2018 yılında vereceği Kurumlar Vergisi Beyannamesinde
indirimden istifade etmesi, bu indirimden yararlanması mümkün olmayacak.”
http://www.istanbulymmo.org.tr/Data/Platform/2018_N%C4%B0SAN_21.pdf (Erişim Tarihi:
21.01.2019)
[9] Erdoğan Arslan,
“Vergi Cezaları Uygulaması Karşısında Geçici Verginin Durumu”, Vergi Dünyası
Dergisi, Sayı: 413, Ocak 2016, s.23.
Burada geçici vergi
dönemleri itibariyle de indirimden yararlanmak gibi bir durum iddia edilebilir
ancak bizim de katıldığımız görüşte geçici vergi ile ilgili olarak, “… geçici vergi özü itibariyle dikkate alındığında, mükellefin
ilgili vergilendirme dönemine ilişkin henüz gelir/kurumlar vergisi tarh ve
tahakkuk etmeden (vergi alacağı doğmadan) önce, yani vergilendirme dönemi
içinde avans niteliğinde yapılan gelir/kurumlar vergisi ödemesidir.” ifade
edilmiştir.
[10] 09.05.2018 tarih
ve 38418978-125[19-18/27]-E.191200 sayılı özelgede, “… Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddeleri kapsamında
devir işleminin gerçekleştirilmesi şartıyla limited şirkete ait kıst dönem
beyannamesi de dahil olmak üzere 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin tüm vergi
beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine
tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması, ayrıca 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 121 inci maddesinde yer alan vergiye
uyumlu mükelleflere vergi indirimi uygulamasına ilişkin diğer şartların da
taşınması halinde 2017 hesap dönemi için vereceğiniz kurumlar vergisi
beyannamesinde %5 vergi indirimi uygulamasından yararlanmanız mümkün
bulunmaktadır.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
[11] Çınar Bağlan,
“Vergiye Uyumlu Mükelleflere Sağlanan Vergi İndiriminin Muhasebeleştirilmesi”,
https://www.verginet.net/dtt/1/uyumlu-mukellef-vergi-indirimi.aspx (Erişim
Tarihi: 18.01.2019)
[12] Bayram, s.284-285.
[13] Mehmet Maç, “Adi
Ortaklığın Ticaret Şirketine Devri Veya Ticaret Şirketine Dönüşmesi”, Lebib
Yalkın Dergisi, Sayı: 178, Ekim 2018.
https://www.lebibyalkin.com.tr/mevzuat/mevbank/dergi/lebib-yalkin-mevzuat-dergisi_mdergi_/2018-ekim-sayi-178_mdergi_8751a-00_/adi-ortakligin-ticaret-sirketine-devri-veya-ticaret-sirketine-donusturulmesi.html (Erişim Tarihi:
04.02.2019)
30.11.2016 tarih ve 90792880-155.13.04.01[2015/4041]-405748
sayılı Özelge.
[14] Selçuk Tekin,
“Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”,
Vergi Uygulamalarında ve Vergi Planlamasında Güncel Gelişmeler: Sorunlar ve
Çözümler, 20. Türkiye Muhasebe Kongresi, Ekim 2018.
[15] T.C. 64. Hükümeti
Maliye Bakanı Naci Ağbal: “Damga vergisi bu dünyaya ait
bir vergi değil”, http://www.milliyet.com.tr/maliye-bakani-naci-agbal-damga-vergisi-istanbul-yerelhaber-1285152/ (Erişim Tarihi:
24.01.2019)
[16] Recep Bıyık,
“Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndiriminde Dikkat Edilecek Konular”,
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergiye-uyumlu-mukelleflere-vergi-indiriminde-dikkat-edilecek-konular/399205
(Erişim Tarihi: 18.01.2019)
[17] 25.05.2016 tarih
ve 37009108-130[11/1-C-2015/1503]-29095 sayılı Özelge.
[18] 05.11.2018 tarih
ve 65771276-120.01.02.10-E.13441 sayılı Özelge.
[19] Kazım Yılmaz,
“Açıklama ve Örnek Yargı Kararları İle 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun Uygulaması”, İstanbul, Maliye Hesap Uzmanları Derneği,
Mart 2015, s.460.
Danıştay 7. Dairesinin
26.10.2004 t. E:2001/4138, K:2004/2640 sayılı kararı, “… davacı Bankanın söz konusu vergiyi Merkez Bankası bünyesinde
kurulmuş olan Elektronik Fon Transferi sistemi yoluyla, verginin tahakkuk
ettiği 20.08.1996 gününde, … sayılı işlemle davalı idarenin Z… Bankası
nezdindeki hesabına ödeme yapılmasını istemiş olması karşısında; vergi borcunu
ödemek üzere gerekli işlemleri yapan davacı Banka adına gecikme zammı
hesaplanmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesi
kararı aynı gerekçe ve nedenlerde Dairemizce de uygun görülmüştür.” şeklindedir.
[20] Yılmaz, s.454.
[21] Ramazan Yakışıklı,
“Vergiye Uyumlu Mükelleflerde Vergi İndirimi”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı:
438, Şubat 2018, s.75.
[22] Yakışıklı, s.75.
[23] Söz konusu hükme
göre, bu madde kapsamında vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin öngörülen
şartları taşımadığının sonradan tespiti halinde ilgili vergilendirme döneminde
indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası
uygulanmaksızın tarh edilir. Tarh edilecek bu vergi, VUK’un 112/3’üncü
maddesine göre, ikmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergi olmadığı için,
bu vergiye gecikme faizinin tatbik edilmemesi gerekmektedir.
[24] Okan Coşgun,
“Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirim Teşviki”, Vergi Dünyası Dergisi,
Sayı: 430, Haziran 2017, s.86.
[25] 10.05.2018 tarih
ve 84098128-125[32-2018/4]-E.204105 sayılı özelgede “… 2013 yılı indirimli orana tabi KDV iadesi tutarlarını fazla ve
yersiz olarak iade aldığınız yönündeki tespiti üzerine, anılan Müdürlük
tarafından şirketiniz adına yapılan tarhiyatların, 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun mükerrer 121 inci maddesinde belirtilen indirimin hesaplanacağı
beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl (2015-2016-2017)
içerisinde (10.05.2017 tarihinde) yapılmış olması ve kesinleşmiş yargı
kararlarıyla veya Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre
tamamen ortadan kaldırılmayıp, uzlaşmaya gidilmek suretiyle ödenmiş
olması nedeniyle, anılan Kanun maddesinde belirtilen % 5 kurumlar vergisi
indiriminden yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.” şeklinde
görüş bildirilmiştir.
[26] M. Emin Akyol,
“Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 430,
Haziran 2017, s.46.
“Diğer taraftan vergi indiriminden
yararlanılacağı yılda,daha önceki yıllarda yapılan ve dava konusu edilen
ikmalenveya re’sen tarhiyatlara ilişkin yargı sureci henüztamamlanmamışsa
indirimden yararlanılamayacaktır.Bu noktada yargı kararının mükellef lehine
kesinleştiğitarihte, geriye yönelik olarak indirimden yararlanılıp
yararlanılamayacağı hususu önem kazanmakta, ancak bu konuda açıklık
bulunmamaktadır.”
[27] 20. Türkiye
Muhasebe Kongresi’nin “Vergi Uygulamalarında ve Vergi Planlamasında Güncel
Gelişmeler: Sorunlar ve Çözümler” panelinde tarhiyat mevzuunda oransal bir
yaklaşım güdülmesi gerektiği Ankara YMM Odası Başkanı Sakıp Şeker tarafından
bir görüş olarak hazıruna ifade edilmiştir.
[28]Emre Akın, “Özelgelere
Dava Açılması, Değiştirilmesi Ya Da İptal Edilmesinin Mümkün Olup Olmadığının
Değerlendirilmesi Ve Geriye Yürüme Sorunu”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 445,
Eylül 2018, s.126.
[29] Recep Bıyık,
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergiye-uyumlu-mukelleflere-vergi-indiriminde-dikkat-edilecek-konular/399205
(Erişim Tarihi: 18.01.2019)
[30]11.06.2018 tarih ve
62030549-120[mük121-2018/237]-E.548774 sayılı Özelge.
[31] Recep Bıyık,
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergiye-uyumlu-mukelleflere-vergi-indiriminde-dikkat-edilecek-konular/399205
(Erişim Tarihi: 18.01.2019)
[32] Rıza Bilgiç, “… Dolayısıyla 359. madde kapsamında kaçakçılık fiili olmaksızın
diyelim, özel esasları almış olması mükellefin. Bazen sorular geliyor, ‘özel
esaslara alındı, acaba indirim hakkından faydalanabilir mi, faydalanamaz mı
mükellef’, Burada özel esaslara alınma sebebine bakıyoruz. Özel esaslara, eğer
359’uncu maddedeki ‘sahte belge düzenleme, kullanma vesaire’, o kapsamda bir
inceleme raporuyla, bir tespit raporuyla bu kapsama alınmışsa, o zaman
faydalanamaz, ama onun dışında diğer sebeplerle ki biliyorsunuz idare KDV
iadelerinin sıhhati açısından özel esaslar uygulamasını yapmakta, dolayısıyla
bu 359’uncu madde haricindeki fiiller sebebiyle özel esaslara alınma varsa, bu
engel olmuyor …”
http://www.istanbulymmo.org.tr/Data/Platform/2018_N%C4%B0SAN_21.pdf (Erişim Tarihi:
21.01.2019)